Mansplaining Nedir?
Mansplaining Nedir?
Birkaç gün önce Twitter’da gezinirken Pelin Batu’nun yıllar önce Murat Bardakçı ve akademisyen Erhan Afyoncu’yla birlikte sunmuş oldukları bir programdan kısa bir görüntüyle karşılaştım. Pelin Batu, kendi uzmanlık alanı olan tarihle ilgili sosyal tarihin varlığından bahsetmeye çalışırken, Bardakçı tarafından sık sık sözü kesiliyor, bir türlü söylemek istediğini söyleyemiyordu. Sık sık sözü kesilen Batu en sonunda isyan ediyor ve elini masaya vurup sesini yükselterek kendini ifade etmeye çalışıyordu.
Peki, bu videodan sonra iyice gündeme gelen “mansplaining” nedir? Neden olur? Buna dair örnekler nelerdir? Biraz açıklayalım.
Mansplaining, “bir kadına bir şeyi küçümseyici, aşırı kendine güvenen ve genellikle yanlış veya aşırı basitleştirilmiş bir şekilde yorumlamak veya açıklamak” anlamında kullanılmaktadır. Etimolojisine bakıldığında, İngilizcede explain(açıklamak), man(erkek) kelimelerinin birleşmesinden türetilmiştir.
Mansplaining hakkında pek Türkçe kaynak bulunmuyor, bu kavramla ilgili yeni yeni yazılmaya başlandı. Ancak yabancı literatürde bu terimin karşılığını bulabilmek mümkün. Orijinal anlamıyla mansplaining, bir erkeğin bir kadından daha bilgili olduğuna ve kadını küçümseyici tavır sergilemesi olarak kullanılırken, günümüzde ise bir erkeğin karşı taraftaki kişinin yaşı ve cinsiyetine bakmaksızın, o kişiyle konuşurken ya da açıklama yaparken küçümseyici tavırlarının olması durumuna deniliyor.
En açıklayıcı haliyle mansplaining bir erkeğin kendini kadından daha üstün görmesi, daha zeki olduğunu ve daha bilgili olduğunu düşünmesi önyargısına dayanmaktadır. Bu kadar üstün ve zeki olduğunu düşünmenin ardından karşısındakini küçümseme davranışı izlemektedir. Burada kadının hangi eğitimlerden geçtiği ya da neler yaptığı, zekası ya da tecrübesinin herhangi bir önemi yoktur. Dolayısıyla nasihat etmek, eleştirmek, fikir öne sürmek karşısındaki kadının kendi uzmanlık alanı bile olsa bir erkeğin en doğal hakkıdır. Böyle düşünen ve davranan bir erkeğe göre bu böyle olmalıdır. Buradan bakınca da mansplaining aslında kadın erkek eşitsizliği düşüncesinin önemli bir göstergesidir denebilir.
2018 yılında Merriam-Webster sözlüğüne eklenen bir terim olan mansplaining, Rebecca Solnit tarafından yazılan “Men Explain Things To Me: Facts Didn’t Get In Their Way” adlı bir makalede ilk kez açıklama olarak kullanılmıştır. Solnit’in, “Daima kendisini yücelten erkek sendromu” olarak nitelendirdiği bu kavram erkek egemen anlayışın kendine özgü bir davranışı olarak feminist literatürüne eklenmiştir. Hatta mansplaining New York Times tarafından “Yılın Yaratıcı Sözleri”nden biri olarak seçilmiş, American Dialect Society tarafından ise en yaratıcı kelime seçilmiştir. Ardından bu terimden hareketle pek çok kelime literatüre eklenmiştir. Örneğin, womansplaining, whitesplaining gibi…
Mansplaining ile ilgili George Washington Üniversitesi tarafından 20’si kadın, 20’si erkek 40 kişi üzerinde deneysel bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaya göre erkekler de, kadınlar da, kadınların sözlerini sürekli kesmektedir. Bu deneyde tüm grupların birbirleriyle konuşmaları sağlanarak bu konuşmaları kaydedilmiştir. Çalışmanın sonucuna göre kadınlar üç dakika süresince erkeklerin sözlerini sadece bir kez bölerken, hemcinslerinin sözlerini 2,8 kez bölmüşler, erkekler ise kendi hemcinslerini iki kez bölerken, kadınlarınkini ise 2,6 kez bölmüşlerdir.
Yine 1998 yılında California Üniversitesi üyesi iki araştırmacının yapmış olduğu bir çalışmaya göre erkeklerin kadınların konuşmalarını onların üzerinde daha çok hâkimiyet kurabilmek için böldüklerini yani sohbeti yönetmeye çalıştıklarını ortaya koymuşlardır.
Mansplaining En Çok Nerede Görülür? Önlenebilir mi?
Mansplaining’in en çok yaşandığı yer işyerleri. Yapılan pek çok çalışma kadınların iş toplantılarının %25’inde kendilerini ifade edebildiklerini göstermektedir. Bunun bir diğer anlamı ise erkeklerin toplantının %75’inde baskın olduklarıdır. Bundan toplantılarda konuşma dışında bırakılan kadınların aynı zamanda karar verme ya da kararlara katılımlarının engellenmiş olduğu sonucu çıkarılabilir.
Öncelikle yapılması gereken şey bu konuda farkındalığın artırılmasıdır. İşyeri içinde eğitim veya psiko eğitimlerle çalışanların bu konuda bilgilendirilmesi, iş, şirket kural ve yönetmeliklerinin bu çerçevede belirlenmesi, toplumsal cinsiyet rolleri konusunda uzmanlar tarafından konunun muhatabı olan tüm kurum ve kuruluşların bilgilendirilmesi ve bunun bir devlet politikası haline getirilmesi mansplaining davranışını önlemenin en önemli yollarıdır.
Mansplaining Nasıl Anlaşılır?
Mansplaining’in en önemli göstergesi konuşan kişinin aşırı özgüvenli, kendinden emin ve karşısındaki kişiyi değersizleştirici tutum ve davranışlarıdır. Bu kişi kendi içinde böyle yaptığını fark etmese bile iletişimde bulunan diğer kişilere karşı bıraktığı izlenim budur. Bu kişiler karşılarındaki kişiyi dinlemez, sık sık konuşmalarını böler ve inceden inceye küçümseme, aşağılama gibi tavırlar sergilerler.
Bununla ilgili çok bilinen bir hikaye vardır. Biraz önce bahsettiğimiz ve literatüre bu kavramı ilk kez açıklayan Rebecca Solnit, katıldığı bir toplantıda tanıştığı bir adamın ne ile ilgili yazdığı sorusunu yanıtlamaya çalışırken sık sık sözü kesilir ve aynı zamanda aynı adam konu ile ilgili yazılmış en önemli kitap olduğunu düşündüğü bir kitaptan bahseder. Solnit bu konuşmada kendi yazdığı kitabının adını dahi söyleyemez. Bir süre sonra fark ediyorlar ki bahsedilen kitap Solnit’in kitabının ta kendisi. Kitabın tamamını okumamış olan bu adam yalnızca söz kesmekle kalmıyor aynı zamanda bilgiçlik taslıyor ve Solnit’e ahkam kesiyor.
Mansplaining’in Nedenleri
Mansplaining’in nedenlerini toplumsal ve psikolojik olarak iki ana başlık altında inceleyebiliriz. Ailede, işte, sosyal çevresinde, okulda mansplaining uygulandığını görerek büyüyen, bunu erkek rolünün bir parçası, olmazsa olmazı olarak gören bir kişi bu davranışı öğrenerek ve tabiri caizse davranışı kopyalayarak toplum içinde onay gördüğünü düşünür. Bu şekilde kendisine saygı duyulacağına ve güçlü görüneceğine inanır. Elbette ki erkekler bu davranışı sadece kadınlara değil kendi hemcinslerine de yapıyorlar.
Mansplaining’in psikolojik boyutuna bakıldığında ise, özellikle bu davranışı uygulayan erkeklerin çocukluk dönemlerinde ebeveynleri tarafından ihmal ya da istismar davranışlarına maruz kaldıkları bilinmektedir. Her ne kadar kibirli, ukala veya aşırı özgüvenli görünseler de içlerinde incinmiş bir çocuk barındıran bu kişilerin çocukluğunda ebeveyni tarafından ihtiyacı karşılanmamış, takdir edilmemiş, onaylanmamış oldukları gözlemlenmiştir. Bu çocuklar bu davranışların sonucunda düşük özdeğer geliştirirler ve bu özdeğersizliği telafi etmeye çalışırken kendini sürekli öven, kendini ön plana çıkaran tutumlar sergilerler. Bu şekilde etrafı etkileyerek ilginin üzerinde olmasını bekleyen bu kişilerin bu çabaları aslında insanların kendilerinden uzaklaşmasına neden olmaktadır.
Mansplaining’in nedeni sadece çocuğun ihtiyacının karşılanmamasından kaynaklı değil elbette. Bazen de çocuğun ihtiyacı olanından fazlasının karşılanması, şımartılması, pohpohlanması, onun hayatın getirdikleriyle baş etmesinde zorluklar yaşamasına neden olur. Ailesinden “özel çocuk” muamelesi gören bu çocuk yetişkinlik dönemine geldiğinde herkesten “özel insan” muamelesi görmek ister, karşılanmayınca da etrafındakileri değersizleştirmeye çalışır.
Mansplaining’in Tedavisi Var mı?
Mansplaining davranışları gösteren birinin kendine dair farkındalığının olması pek beklenmez. Kişinin bu davranışlarıyla en çok çift terapilerinde ya da bireysel terapilerin ilerleyen süreçlerinde karşılaşılmaktadır. Bu nedenle terapide mansplaining yapan kişinin davranışlarını iyileştirmek için ilk adım kişinin bu davranışlarını fark etmesinin sağlanmasıdır. Ardından bu davranışlarının etrafındakilere nasıl yansıdığı ve onlara ne hissettirdiğini görebilmesi ve davranışlarının altında yatan nedenleri fark etmesi sağlanmalıdır.
Mansplaining’e toplumsal açıdan bakıldığında yapılacak en önemli şey çocukların sevme, sevilme, onaylanma, takdir edilme, yeme, içme, barınma, korunma vs gibi temel ihtiyaçlarının dengeli ve sağlıklı bir şekilde karşılanabilmesi için aile ve okul ortamının çocuklara uygun hale getirilmesi, toplumsal bilinçlendirmenin yapılmasıdır.
EMDR perspektifinden bakınca mansplaining davranışlarının altında yatan geçmiş olumsuz yaşam deneyimleri ve travmalar, kişinin günlük hayatını etkileyen ve tetikleyen olumsuz durumlar ve yine kişinin zihnindeki olası en kötü senaryolar çalışılır ve böylece kişinin farkındalığının artması, kendi ile barışması, yoluna daha sağlıklı davranış paternleri geliştirerek devam etmesi sağlanır.
Nermin SARIBAŞ
Avrupa Akredite Emdr Terapisti